Batı “Rusya’nın dekolonizasyonu” olasılığını tartışmaya başladı

Batı, “dekolonizasyon” olasılığını tartışmaya başladı. Etnik meseleler uzmanı Harun Sidorov, Batı’da Rusya’nın kaderi hakkındaki kamuoyu tartışmalarını izledi. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’dan analistler, Kremlin’in Ukrayna’ya karşı giriştiği askeri saldırganlığın hangi iç süreçleri kışkırttığı hakkında giderek daha fazla yazıyorlar. Ukrayna’ya yönelik saldırganlık Rusya’yı bu noktaya getirebilir.

Son aylarda radikal bir dönüşümün gerekliliği, hatta kaçınılmazlığı ve hatta Rusya Federasyonu’nun çöküşü konusunun Batılı uzman ve siyasi çevrelerde kamuoyunda tartışma konusu haline geldiği söylenebilir.

Bu süreci ilk başlatan, Casey Michel’in The Atlantic’te yayınlanan “Rusya’nın dekolonizasyonu” başlıklı makalesiydi. Batılı analitik ana akım içinde en radikal soru, istikrarlı bir barışa ulaşmak için Putin rejimini devirme ihtiyacı olsa da, Michel, Rusya’daki otoriter rejimin demokratik bir rejime dönüşmesinin soruna bir çözüm olmayacağını savunuyor.

Casey Michel’e göre, Rus militarizmi ve rövanşizmi sorununun kökeni, Rus devletçiliğinin yansıtılmamış emperyalist doğasıdır ve bunun üstesinden gelmeden, komşularına yönelik bir tehdit kaynağı olmaya devam edecektir.

Makale ”Rusya, emperyal hırslar yüzünden dünyanın on yıllardır görmediği büyük bir savaşı başlattı. Daha fazla savaş ve anlamsız kan dökülmesi riskinden kaçınmak için Kremlin, hala elinde tuttuğu imparatorluğu kaybetmeli. Rusya’nın dekolonizasyonu projesi sonunda tamamlanmalıdır.” şeklinde son buluyor.

Aynı konu, Rus devletinin sömürgeci karakterinin ve mirasının tanınması ve kınanması gerektiğini savunan, Foreign Policy’de yayınlanan “Puşkin’den Putin’e: Rus Edebiyatının Emperyalist İdeolojisi” makalesinde de vurgulanıyor.

Ukraynalı bir yurtsever yazar Volodimir Yermolenko önyargılı bir kişi olarak kabul edilebilir. Ne olursa olsun, sadece Putinizmin değil, aynı zamanda klasik, “Puşkin” Rus kültürünün, sömürgecilikten arındırılmış bir şekilde yansıtılana kadar Rus emperyalizminin önemli bir kaynağı olarak kalacağı fikri, geniş bir Batılı kitleye ulaşıyor.

Jeopolitik sonuçları açısından daha da radikal olan, şu anda Concord Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Julian Spencer-Churchill’in The National Interest’te yayınlanan “Ayrılık: Rusya’nın Parçalanmasına Hazırlanma Zamanı” başlıklı makalesiydi.

Spencer-Churchill, er ya da geç Rusya’da rejimin değişeceğine ve liberal iktidar kurulur kurulmaz, ulusal azınlıkların topraklarının ondan ayrılmaya başlayacağına inanıyor. Bu nedenle Spencer-Churchill, Batı’yı, mevcut Rusya Federasyonu’nun topraklarının ne tür bir yeniden biçimlendirilmesiyle ilgileneceğini önceden düşünmeye davet ediyor.

Rusya’nın dağılma ihtimaliyle ilgili iki korkuyu dile getiriyor: Çin’in Uzak Doğu’yu içine çekme olasılığı ve Kafkasya’da Türkiye ve İran’ın müdahalesiyle sonuçlanabilecek etnik gruplar arası savaşlar olasılığı. Aynı zamanda, mevcut Rusya Federasyonu’nun SSCB’den etnik ve kültürel olarak daha homojen olması nedeniyle, çöküşünün ikincisinde olduğu kadar büyük ölçekli olmayacağına ve esas olarak devletin çevresini etkileyeceğine inanıyor.

Janusz Bugajski’nin, bir kısmı Rusça’ya çevrilmeye başlanan ve Özgür Milletler Cemiyeti’nin sitesinde yayınlanmaya başlanan ve Ukraynaca’ya çevrilmiş olan ayrıntılı ve çok sayfalık “Rusya’nın Devolüsyon Haritası” isimli raporunda çok daha fazla dramatik bilgi yer alıyor. Janusz Bugajski, Jamestown Vakfı’nın önde gelen analistlerinden biri ve bence Zbigniew Brzezinski (Amerikalı siyaset bilimci, sosyolog ve Polonya kökenli devlet adamı, 39. ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı) ile aynı entelektüel geleneği temsil ediyor. Bu, Amerikan siyasi analiz tekniğinde eşit derecede yetkin olan ve çalışmalarının alanı hakkında içeriden bir anlayışa sahip olan, meseleye dışarıdan bakanlara göre avantajlı konumda olan Orta ve Doğu Avrupa kökenli Amerikalı uzmanların özel bir görüşü.

Bugajski, Rus yetkililerin Rusya Federasyonu’nu kurtarmak için yapılması gerekenin tam tersini yapmalarından kaynaklanabilecek kasvetli bir tablo çiziyor. Yani çeşitli bölgesel ve etnik çıkarları dikkate alarak gerçek bir federalizm geliştirmek yerine, onları görmezden gelmeye ve intihara meyilli bir dış politika izleyen hiper-merkeziyetçi bir devlet inşa etmeye çalışıyorlar. Ona göre, bu politikanın sonucu, Rusya’nın Batı’ya karşı, öncülüğünü Ukrayna’nın oluşturduğu karma bir savaşta yenilgiye uğratılması olacak ve bu da, Putin’in kişisel diktatörlüğü tarafından geçici olarak pekiştirilen tüm olası çelişkilerin serbest kalmasına yol açacaktır.

Bugajski, Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Libya’da yaşananlara benzer bir senaryoyu ya da geçen yüzyılın başlarındaki “İç Savaş” sırasında eski Rus İmparatorluğu zamanında gerçekleşmiş olana yakın bir senaryoyu ayrıntılı olarak anlatıyor. Yani birbirlerine bölgesel,etnik ve siyasi dayatmalara dayalı çatışmaların yaşanması senaryosu. Bugajski’nin 2021 sonbaharında düzenlediği beyin fırtınası etkinliği esnasında, şimdiki Rusya’nın parçalanması gerçekleşirse, SSCB’nin çöküşünün senaryosundan ziyade, ‘Kaddafi’den sonra Libya’ modelini izlemenin daha muhtemel olacağını savunduğumu belirteyim.

Son olarak, 19 Haziran 2022’de Avrupa Siyasi Analiz Merkezi’nin web sitesinde, ünlü Amerikalı analist Edward Lucas’ın Rusça’ya çevrilmiş olan “Rusya ortadan kalkmayacak. Bir stratejiye ihtiyacımız var” makalesi yayınlandı.

“Hedefler ve öncelikler belirlememiz gerekiyor. Önümüzdeki aylarda, yıllarda ve on yıllarda hangi fedakarlıkları ve riskleri almaya istekli olduğumuza karar vermeliyiz. Bunu 1991’de yapmalıydık. Ve daha fazla ertelememeliyiz. Amacımız için kısaltılmış terim dekolonizasyon olmalıdır. “Rejim değişikliğine” veya Vladimir Putin’in kişiliğine odaklanmak yerine, Rusya ile ilgilenen tüm dış ülkeler bu uzun vadeli hedefe odaklanmalıdır.’ diyor Lucas.

Aynı zamanda, bu yaklaşımının özgüllüğü, Batı’nın sadece Rus olmayan halkları değil, aynı zamanda bu iki müttefik grubu arasında bir arabulucu olarak hareket eden Batı yanlısı Rusları ve Ortodoksları da kazanma yanlısı.

Konuyla ilgili yayınlara ek olarak, son zamanlarda Rusya’nın dönüşümü veya çöküşü sorununun tartışıldığı iki halka açık etkinlik gerçekleştirildi.

22 Haziran 2022’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Ukraynalı milletvekili Oleksii Gonçarenko, Kafkas halklarının Rusya tarafından işgal edilmesi ve soykırımı tarihini ve Rusya’nın işgal ve emperyal doğasının özünü kısaca anlattığı bir konuşma yaptı. Rusya’nın Kafkas halklarını işgal etmesinin ve pasifize etmesinin birkaç aşamasından bahsederken, işgale uğramış halkların temsilcilerinin bugün Ukrayna’yı işgal etmek için aktif olarak kullanıldığını ve bu başarılı olursa, Ukraynalıların da imparatorluk tarafından Baltık Devletleri ve Doğu Avrupa halklarını fethetmek için kullanılacağını söyledi.

Son olarak, 23 Haziran 2022’de Helsinki Komisyonu olarak da bilinen ABD Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu, “Rusya’nın Dekolonizasyonu: Ahlaki ve Stratejik Bir Zorunluluk” başlıklı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Etkinlik, Kongre Üyesi Steve Cohen tarafından başlatıldı ve bu konudaki incelemenin başladığı “Rusya’nın dekolonizasyonu” makalesinin yazarı Casey Michel ana konuşmacı olarak yer aldı. Oluşturduğu kavramsal çerçeve, St. Petersburg ve Moskova’nın emperyal genişlemesinin nesneleri haline gelen Çeçenler, Çerkesler ve diğer halklara yönelik Rus politikasına ilişkin belirli raporların içeriğiyle doluydu.

Tüm bunlar, daha önce yalnızca Sovyet sonrası alanda yürütülmüş olan tartışmaların yayıldığı Batı medyasında ve siyasi alanda sadece birkaç ay içinde gerçekleşti.

Kaynak : idelreal.org

Çeviri : Ğuaze

Editör Notu : Makaleleri yayınlanan yazarların bakış açısı ‘ghuaze.net’in pozisyonunu yansıtmamaktadır.

Son Makaleler

spot_imgspot_img

İlgili Makaleler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img