Rusça ile eşit düzeyde kullanılabilecek 30’dan fazla resmi dil konuşanı sayısı azalıyor

Üç dil dışında tüm diller için konuşanı sayısı azalıyor

Rusya’da birkaç yüz dil bulunmaktadır. Bunların hepsi devlet dili olacak kadar yaygın değil, ancak birçoğu en azından bölgesel statü talep edebilir. Sadece Tatarca, Başkurtça ve Çeçence’yi yaklaşık 6 milyon kişi konuşuyor. Ancak başlıca bölgesel dilleri konuşanların sayısı her geçen yıl daha da azalıyor. “Kesin olmak gerekirse” Rusya Ekonomi Okulu, bugün Rusya’da hangi dil politikasının yürütüldüğünü ve sadece küçük halkların değil, ulusal cumhuriyetlerin «Ruslaşmayı» önlemek için neden bu kadar zor olduğunu anlatıyor.

Cumhuriyetlerde hangi diller konuşuluyor?

2020-2021 Tüm Rusya nüfus sayımı verilerine göre, Rusya’da 372’den fazla dil konuşulmaktadır. Bunların 133’ü Rusya Bilimler Akademisi’nin sınıflandırmasına göre Rusya dillerine aittir. Geri kalanı yabancı, yapay veya var olmayan dillerdir (örneğin, 17 kişi “Sovyet dili” konuştuğunu belirtmiştir). Konuşan sayısı bakımından lider dil Rusça’dır – nüfusun yüzde 99’u ya da 134,3 milyon katılımcı tarafından konuşulmaktadır. Rusçadan sonra sayısı bakımından en çok konuşanı olan diller Tatarca (3,3 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır), Çeçence (1,5 milyon), Başkurtça (1,08 milyon), Çuvaşça (700.000) ve Avarca (654.000).

Rusya’nın dilleri denilen şey

Tüm bu diller cumhuriyetlerin resmi dilleridir. Bu statü, hükümet organlarının faaliyetlerinde, yasamada, yasal işlemlerde ve eğitimde kullanıldıkları anlamına gelir. Toplamda 30’dan fazla dil var (bazı cumhuriyetlerde ikiden fazla devlet dili vardır, örneğin Dağıstan ve Karaçay-Çerkesya’da).

Dilleri konuşanların sayısına ilişkin tahminlerin dayandırıldığı son nüfus sayımının kalitesi ciddi soru işaretlerine yol açmaktadır. Örneğin, nüfus bilimci Alexei Raksha, 40 milyon sayımın uyruk verilerinin sayım görevlileri tarafından yanlış bildirildiğini (örneğin, bir soyadından belirli bir uyruğu tahmin ederek) düşünmektedir. Bu hataya rağmen, görüştüğümüz uzmanlar nüfus sayımının, Rusya dillerini konuşanların sayısındaki verileri yeterince yansıttığı konusunda hemfikir.

Çoğu devlet dilini konuşanların sayısı son yıllarda azaldı. Bunun tek istisnası Çeçence (1,5 milyon konuşanı, 2002’ye kıyasla 2020’de yüzde 13 artış), Tuvaca (253.000, yüzde 4 artış) ve Dağıstan dillerinden biri olan Tatca (3.200, yüzde 7 artış).

072202

“[Tuvan ve Çeçen] dilleri Rusya’daki diğer dillere göre gerçekten çok iyi korunmuş durumda, çocuklar bu dilleri evde konuşuyor ve anadili Rusça olmayan ve kendi anadilini konuşanlar arasında en yüksek oranlarından birine sahipler. Ayrıca bu dilleri konuşanlar nispeten iyi bir doğum oranına sahip, bu da ilk faktörle birlikte konuşanların sayısını artırmayı mümkün kılıyor,” diyor Rusya Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü Dilbilim Bölümü’nde kıdemli araştırmacı ve Rusya’nın Dilleri projesinin başkanı Yuri Koryakov.

Devlet dili statüsüne sahip diğer tüm dilleri konuşanların sayısı azaldı. Bu durum özellikle Fin-Ugor dilleri için karakteristiktir: Mari (yüzde 43 düşüş), Udmurtça (yüzde -45), Mordovca, Mokşa-Mordovca, Erzya-Mordovca (yüzde -54).

En önemli düşüş Karelce konuşanların sayısında yaşanmıştır (yüzde -74). Karelcenin durumu en karmaşık olanıdır ‘Karelce konuşanların ortalama yaşı tüm cumhuriyetlerin devlet dilleri arasında en yüksek olanıdır (64 yaş) ”. ” Karelyalılar uzun zaman önce kitlesel olarak Rusçaya geçti, sadece yaşlı nesil hala gerçek iletişim için Karelceyi kullanıyor. Çocuklar ve gençler bu dili neredeyse hiç bilmiyor,” diye açıklıyor Koryakov. Ayrıca, son yıllarda pek çok Karelyalının Finlandiya’ya göç etmiş olabileceğini söylüyor.

EGIDS dil canlılığı ölçeğine göre, en genç konuşmacılar eski nesilden ise, dil “ölmeye mahkum” olarak kabul edilir. Bir sonraki aşama olan “yok olmanın eşiğinde” ise eski neslin dili nadiren kullanma fırsatı bulması durumunda belirlenir (dil canlılığı hakkında daha fazla bilgi bir sonraki bölümde belirtilmektedir).

Karelce gerçekten de çocuklar tarafından neredeyse hiç konuşulmamaktadır: bu dili konuşanların sadece yüzde 0,5’i 9 yaşın altındadır. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Çeçence ve Tuvaca için durum tam tersidir – bu dilleri konuşan her beş kişiden biri 9 yaşın altındadır.

072203

Karelya, Rusça dışında yerleşik bir devlet diline sahip olmayan tek cumhuriyettir. Gerçek şu ki, Karelya dili Latin alfabesini kullanırken, Rus mevzuatına göre Rusya Federasyonu’nun tüm devlet dilleri Kiril alfabesini kullanmalıdır. Bu nedenle, Karelya diline bir devlet dili statüsü vermek için Rusya Federasyonu Devlet Duması’nın özel bir kararı gerekmektedir. Artık Karelya dilinin resmi statüsü var – yerel yönetimler tarafından kullanılabilir.

En canlı diller hangileri?

Dilbilimciler dillerin canlılığını sadece konuşur sayısına göre değerlendirmezler. Bir dilin canlılığının en önemli göstergesi nesilden nesle aktarılmasıdır. Rusya Bilimler Akademisi, Cumhuriyetlerde sadece altı dilin yüksek canlılık statüsüne sahip olduğunu belirtiyor: Başkurtça, Çeçence, Tuvaca, Yakutça, İnguşça ve Tatarca. Cumhuriyetlerin devlet dili veya resmi dili statüsündeki dillerin yaklaşık yarısı nispeten elverişli 3B kategorisine girmektedir, ancak bu diller çoğunlukla kırsal alanlarda kullanılmaktadır.

Aynı zamanda, dillerin hiçbiri canlılık açısından Rusça ile kıyaslanamaz. RAS sınıflandırmasına göre, Rusça en elverişli statüye sahip tek dildir (4B – nesiller arası istikrarlı aktarıma ve gelişmiş dil altyapısına sahip çoğunluk dili). Dillerin canlılığına ilişkin alternatif RAS verileri 2019 yılında Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmada bulunabilir. Yazarlar, dil durumunu belirlemek için EGIDS (Expanded Graded Intergenerational Disruption Scale (EGIDS)) ölçeğini (Genişletilmiş Dereceli Kuşaklararası Dil Kaybı Ölçeği) kullanmaktadır. Bu ölçekte 13 dil canlılığı seviyesi bulunmaktadır.

Rusya’daki devlet dillerinin canlılığı

072204

En hassas statülerden biri olan nesli tükenmekte olan dil statüsü Abazaca Agulca ve Tatçaya verilmiştir. Doğurganlık çağındaki insanlar tarafından hala konuşuluyor, ancak dil artık çocuklara aktarılmıyor.

Bölgelerin “Ruslaştırılması” neden gerçekleşiyor?

Uzmanlar, Rusya’daki dil politikasının Rus dilini yaymayı amaçladığını söylüyor. Avrupa Konseyi’nin Rusya’daki ulusal azınlıkların haklarına ilişkin görüşünde, “Resmi azınlık politikası, evrensel bir ulusal kimliğin temeli olarak Rus etnisitesinin ve Rus dilinin önemini vurgulamaktadır” denildi.

Bu durum pek çok açıdan Sovyet döneminin mirasıdır. 1920’lerde ve 1930’larda SSCB halklarının dilleri devlet tarafından geniş ölçüde desteklenirken (Latin alfabesine dayalı alfabeler oluşturuldu, birçok cumhuriyette eğitim aktif olarak yerel dillerde yürütüldü), 1930’ların ortalarından itibaren Rusçanın yaygın kullanımı için bir rota belirlendi ve Rusçanın etnik gruplar arası iletişim dili haline getirme fikri ortaya çıktı.

Ana dillerde öğretim korunmuş olsa da, Rus dilinin özel konumuna ilişkin fikirler daha sık görülmeye başlandı. Dilbilimci ve Rusya Bilimler Akademisi akademisyeni Vladimir Alpatov’un yazdığı gibi, “bir dilin grameri Rus diline ne kadar benzerse o kadar mükemmel olduğu düşüncesi” ciddi bir şekilde hakim oldu. 1938 yılında hükümet, ulusal cumhuriyetlerin ve bölgelerin okullarında zorunlu Rusça eğitimi hakkında bir kararname yayınladı (1994 yılına kadar yürürlükte kaldı). Rusça, cumhuriyetlerde daha önce de öğretiliyordu, ancak çok daha az sistematik bir şekilde.

Bugün, Rusya’da Rus dilinin durumu çok daha elverişli, ancak devlet onu korumak için giderek daha fazla önlem alıyor. Örneğin 2020 yılında Rusya Federasyonu Anayasası’nda birçok değişiklik yapıldı. Bunların arasında Rus dilinin devlet kuran halkın dili olduğuna dair bir hüküm de var. Şubat 2023’te “Devlet Dili Hakkında” yasa, Rusçanın devlet dili olarak özel rolünü vurgulamak için değiştirildi.

Azınlık dillerinin korunması konusunda uzman bir dilbilimci olan Vlada Baranova, Rus dili için özel bir konum fikrinin aynı yasanın 2005 yılı versiyonunda formüle edildiğini söylüyor. Yasa özellikle “Rus dilinin korunması ve desteklenmesinin <…> Rusya Federasyonu halklarının manevi kültürünün çoğalmasına ve karşılıklı olarak zenginleşmesine katkıda bulunduğunu” vurguluyordu. “Aynı zamanda, diğer dilleri ve milliyetleri desteklemek için hala deklaratif tedbirler bulunmaktadır. Özel bir Ruslaştırma politikası olmadığını söyleyebilirim, ancak Rus dilinin diğerlerinden daha değerli olduğu düşüncesi var” dedi.

2018 yılında Rusya Devlet Başkanı, anadillerin zorunlu eğitimini iptal eden bir kararname imzaladı. Rusya Federasyonu Kamu Odası Eğitim Komisyonu Başkan Yardımcısı Lyudmila Dudova, Kommersant’a yaptığı açıklamada, bu tür önlemlerin “bazı bölgelerde Rus dili eğitimini ihlal etme eğilimi” nedeniyle alındığını söyledi. 2018 yılına kadar bazı cumhuriyetlerde (Tataristan, Başkurdistan ve Komi gibi) devlet dillerinin öğrenimi tüm çocuklar için zorunluydu.

Anadil eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılması bölgelerde protestolara neden oldu. Konu programda kalmaya devam etti, ancak daha önce çocuklar cumhuriyetin dilini öğrenmek zorundayken, şimdi eğitimleri için sadece Rusça’yı seçebilecekler, bu da birçok ebeveynin çocuklarını birleşik devlet sınavına daha iyi hazırlamak için yaptığı bir şey. Yaklaşık 40,000 kişi tartışma aşamasındaki değişikliklere karşı bir itiraz dilekçesi imzaladı. Tataristan, mevzuatta yapılan değişiklikleri Rusya halklarına karşı ayrımcılık olarak nitelendirdi.

Cumhuriyetler dışında dil öğrenme olanakları daha da sınırlı. “1990’larda Tataristan’da ulusal Tatar dili okullarının restorasyonu ve eğitimi başladı. Ancak Rusya’nın diğer bölgelerinde, tam tersine, Tatar dili ve edebiyatı öğretmenleri yetiştiren eğitim merkezleri, Tatar anaokulları ve okulları kapatıldı” diyor Tatar Eğitim ve Kültür Çalışanları Derneği “Magarif” Başkanı Marat Lotfullin.

Sonuç olarak, Tataristan dışındaki bölgelerde çok daha az sayıda Tatar çocuğu kendi ana dillerini öğrenebiliyor. Aynı zamanda, kendilerini Tatar olarak tanımlayan Rus vatandaşlarının yaklaşık ⅔’ü Tataristan dışında yaşıyor.

Rusça dışındaki devlet dillerini konuşanların ilgili bölge-cumhuriyet nüfusu içindeki payı

072205

Bu tabloya göre Çerkes Cumhuriyetlerindeki durum aşağıdaki gibidir :

Adıge Cumhuriyeti : %16,2

Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti : %55,5

Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti : %54,6

Adıge Cumhuriyeti haricindeki Cumhuriyetlerdeki belirtilen oran içerisine Karaçay ve Balkar devlet dillerini konuşanlar da dahildir.

Baranova, hem Rusya’da hem de çoğu ülkede dil politikasının “bölge, etnik grup ve dil birlikteliği” üzerine inşa edildiğini belirtiyor. “Bu elbette modern dünya için arkaik bir sistem. Son yıllarda, dil hakları giderek artan bir şekilde gruptan ziyade bireyin hakları olarak görülüyor ve bölgeye atıfta bulunulmuyor” diyor.

Bununla birlikte, dili bir ders olarak öğretmek, yalnızca dili zaten iyi bilen çocuklar için uygun. Küçük Dilleri Araştırma ve Koruma Laboratuvarı Başkanı Olga Kazakevich, yeni konuşmacıları bu şekilde eğitmenin zor olduğunu söylüyor. Uzman, “Bir çocuk okuldan mezun olduktan sonra bir düzine kelime öğrense dahi, duruma herhangi bir etkisi olduğundan söz edilemez” diye düşünüyor.

Dil öğreniminin ikinci şekli, genellikle ilkokulun sonuna kadar tüm derslerin anadilde öğretildiğini varsaymaktadır. “Eğer çocuklar okula kendi etnik dillerini bilerek geliyorlarsa, en azından ilkokulda çeşitli derslerin bu dilde öğretilmesi iyi olacaktır. Bu, söz konusu dili sadece günlük iletişim dili değil, daha gelişmiş bir işlevselliğe sahip bir dil haline getirir,” diyor Rusya Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü Müdürü Andrei Kibrik.

Kendi ana dillerinde eğitim gören çocukların sayısı neredeyse tüm devlet dilleri için düşmektedir. 2016 yılında 293 bin çocuk Rusça dışındaki dillerde eğitim görürken, 2022 yılında bu sayı 186 bine düştü.

Bazı durumlarda ise bu dillerde eğitim tamamen iptal ediliyor: örneğin 2016’da 18 yaş altı 5.000 çocuk Kalmukça eğitim görürken, 2021’de böyle bir öğrenci kalmadı. Aynı durum Tatarca, İnguşça, Hakasça, Altayca, Çeçence ve Çerkesçe (Adıge Cumhuriyeti) için de geçerli.

072206

Nüfus sayımı verilerine göre, artık öğretilmeyen dilleri konuşanlar arasında birinci sınıfa yeni başlayanlar da dahil olmak üzere çocuklar bulunmaktadır. Çeçence konuşanlar arasında 6-9 yaş arası 149.000, İnguşça konuşanlar arasında 28.000, Altayca konuşanlar arasında 6.000 ve Çerkesçe (Adıge Cumhuriyeti) konuşanlar arasında 5.200 çocuk bulunmaktadır. Ethnologue projesi tarafından yapılan tahminlere göre Rus çocukların yüzde 15’i için okuldaki eğitim dili ana dilleriyle aynı değildir.

Anadilde eğitim giderek daha nadir hale gelirken, anadillerini bir ders olarak öğrenen (yani diğer tüm dersler Rusça olarak öğretilen) çocukların sayısı artmaktadır. 2016 yılında 71 dil ders olarak okutulmuş ve 1,5 milyon kişi bu eğitim yoluyla bir dil öğrenmiştir. 2022’de öğrenilen dil sayısı 69 oldu, ancak resmi verilere göre öğrenci sayısı 1,9 milyon kişiye yükseldi.

Ulusal dillerin desteklenip desteklenmeyeceği meselesi

Görüştüğümüz uzmanlara göre, kişinin kendi dilini konuşabilmesi ve bir çocuğun ailede konuşulan dili öğrenmesi, refah ve özgüven açısından önemli bir faktördür. Araştırmalar, erken çocukluk döneminde birden fazla dil öğrenmenin bilişsel gelişimi desteklediğini ve anadillerinde eğitim gören çocukların akademik olarak daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, birçok dilin bir arada var olması kültürel çeşitliliğin korunmasında önemli bir rol oynamakta, bu da ekonomik ve mali faydalar sağlayabilmektedir.

Baranova, Rusya Anayasası’nın herkesin kendi anadilini konuşma hakkına sahip olduğunu söylediğini, ancak bu hakkın tam olarak nasıl hayata geçirileceğinin hiçbir yasada belirtilmediğini açıklıyor. Uzman, “Özellikle pandemi burada bir sorun olduğunu gösterdi: Rusça konuşmayan nüfusun yaşadığı köy ve mezralarda çalışmaya gelen doktorlar genellikle bir azınlık dili konuşmuyor” diyor.

Marat Lotfullin Rusya’nın “zorla asimilasyon” politikası izlediğine inanıyor. Lotfullin’e göre eğitim sistemi ebeveynleri anadil olarak Rusça ek dersler seçmeye teşvik ediyor: Rusça birleşik devlet sınavı herkes için zorunlu ve üniversitelere girişte Rusça dil puanları dikkate alınıyor. Lotfullin, özellikle cumhuriyetlerin dışındaki okullara ders kitabı ya da anadil öğretmeni sağlanmadığını söyledi.

Anadillerini (Rusça dışında) öğreten öğretmenlerin sayısı son yıllarda fiilen azalmıştır. 2009’da 22 bin olan öğretmen sayısı 2020’de 16 bine düşmüştür (aynı dönemde toplam öğretmen sayısı az da olsa artmıştır).

Öğretim hacminin azalmasının bir dilin canlılığının azaldığını göstermediği durumlar da vardır. Örneğin, nesiller arası aktarımın sağlam olduğu ve çocukların okul öncesi dönemden itibaren dili toplu olarak edindiği durumlar. Bu gibi durumlarda, okul çocukları arasında okuryazarlığı geliştirmek için dil sadece haftada bir ders olarak öğretilebilir.

Örneğin Çeçen dili için böyle bir dil politikası uygulanmaktadır. “Çeçenistan’da çok yüksek bir dil sadakati var. Çeçence, Çeçenistan’da muhtemelen ailelerin yüzde 100’ünde ebeveynlerden çocuklara aktarılıyor. Görünüşe göre bu şekilde [eğitimi Çeçenceye çevirmeyerek] gençler arasında Rusça bilgi seviyesini bir şekilde yükseltmeyi amaçlıyorlar” diyor Rusya Bilimler Akademisi Küçük Diller Araştırma ve Koruma Laboratuarı Başkanı Olga Kazakevich.

Komi’de doğup büyüyen siyaset bilimci Alexander Kynev ise tam tersine Rus dilinin hakimiyetini doğal görüyor. “Eğer büyük uluslar (örneğin Tatarlar, Başkurtlar) sayılarını koruyabilirlerse, küçük diller yok oluyor. Var olan tüm literatür ve bilginin [azınlık dillerinde] tercüme edilmesini ve ayrı olarak yayınlanmasını sağlamanın bir yolu yok. Bunda evrensel bir komplo görmenin hiçbir anlamı yok; ekonomik açıdan mümkün değil ve aşırı derecede pahalı. Bunun doğal bir süreç olduğuna inanıyorum. Ve neden bu kadar çeşitli dillere ihtiyaç duyulduğunu anlamıyorum” diyor.

NES profesörü Shlomo Weber, dil öğrenmenin doğrudan bir ekonomik faydası olmadığını, ancak bu dili konuşanların kendilerini ülke yaşamına dahil hissetmelerine yardımcı olduğunu söylüyor. “Bu, insanlara nasıl davrandığımızla, onların arka sokaklarda oturmasını mı yoksa yaratıcı süreçlere katılmasını mı istediğimizle ilgili bir soru. İnsanların kimliğini koruyor, bir şeyler yapmak için motive oluyor ve saygı gördüklerini hissediyorlar. Küçük de olsa hiçbir şey istemeyen, hiçbir şey üretmeyen bir nüfusumuz varsa, GSYİH’nın bir kısmını da kaybederiz” diye açıklıyor.

Ona göre, ayrılıkçı duygularla mücadele etmek için, tam tersine, halkın kültürünü ve dilini desteklemek, ekonomik özgürlük de dahil olmak üzere daha fazla özgürlük vermek gerekiyor. “O zaman insanlar kendilerini iyi hisseder, ayrılmak için bir sebepleri kalmaz. Bir bölgenin kaybı, dillerin maliyetinden çok daha önemlidir. Ancak özgürlük vermenin tehlikeli olduğuna alışmış insanlar var” diyor Weber.

Yazarlar: Irina Shirmanova, Anastasia Kokourova

İnfografikler: Artem Ivolgin, Ekaterina Burkova

Kıdemli Bilimsel Danışman: Profesör Gerhard Teves, Rusya Ekonomi Okulu

Son Makaleler

spot_imgspot_img

İlgili Makaleler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img