Ukrayna, Çerkes soykırımını tanıyabilir. Rusya neden tanımıyor ?

Ukrayna milletvekili Oleksii Goncharenko, Yüksek Şura – Verkhovna Rada’ya 1763-1864 Kafkas Savaşı sırasında Çerkes halkına yönelik işlenen soykırımın tanınmasına ilişkin bir karar tasarısı sundu. Bu girişim onaylanırsa, Ukrayna, yüz binlerce Çerkes’in ölümü için Rus İmparatorluğu’nun sorumluluğunu resmen tanıyan dünyadaki ikinci devlet olacak.

Resmi olarak Rusya’da Kafkas Savaşı’nın ( E.N. 1 ) başlangıcı, imparatorluk ordusunun General Alexei Yermolov’un planına göre dağlılara ( E.N. 2 ) karşı aktif adımlar atmaya başladığı 1817 tarihi kabul edilir. Başka bir bakış açısı daha var – savaş 1763’te Rusya tarafından Kabardey bölgesindeki Mozdok kalesinin inşasıyla başladı.

Rus tarihçi Adolf Berger’e göre, 1864’te Rus ordusunun eylemleri sonucunda, Çerkes nüfusunun sadece yüzde 10’u veya 80 bin Çerkes anavatanlarında kalabildi. 400 bin kişi öldürüldü, yaklaşık yarım milyon kişi sürgün edildi. Münih’teki Çerkes Araştırma Enstitüsü’ne göre, sürgün esnasında 260.000 kişi sağ olarak Türkiye’ye ulaştı – bunlardan sadece 180.000’i hayatta kaldı. Çerkesler sadece savaşlar sonucu ölmedi – Rus birliklerinin taktikleri, diğer şeylerin yanı sıra, dağlıları ( E.N. 2 ) sudan mahrum etmek ve tarlalarını yakmak idi.

Şu anda Çerkes soykırımını tanıyan tek ülke Gürcistan. Bu konunun tartışması Güney Osetya’daki savaştan sonra başladı, tartışmaya sadece yerli değil yabancı uzmanlar da katıldı – örneğin, Amerikan araştırma kuruluşu Jamestown Vakfı. Bu, süreci Moskova’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı bağımsız devletler olarak tanımasına bir yanıt olarak nitelendiren Rus makamlarında memnuniyetsizliğe neden oldu. 2020 yılında Rusya Federasyonu Başsavcılığı, Amerikan Jamestown Vakfını istenmeyen kuruluşlar listesine dahil etti.

Mayıs 2011’de Gürcistan parlamentosu, Rusya İmparatorluğu’nun 19. yüzyıldaki Çerkeslere karşı eylemlerini bir soykırım eylemi olarak resmen tanıdı. 2012 yılında Gürcistan’ın Karadeniz kıyısındaki tatil beldesi Anaklia’da Çerkes soykırımı kurbanları ve yaşanan trajedinin anısına bir anıt dikildi. Her yıl 21 Mayıs’ta yerel Çerkes topluluğu için yas etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.

Şu anda, Çerkeslerin trajedisi periyodik olarak diğer ülkelerde konuşulmaktadır. Örneğin, 2020 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Çerkes kardeşlerimizin acılarını paylaşıyor, hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum” sözleriyle Çerkes sürgünü ile ilgili açıklama yaptı.

Günümüzde Çerkes soykırımı hakkındaki tartışmalar yeni bir boyuta ulaştı. Kafkas Savaşı ( E.N. 1 ) Kurbanlarını Anma Günü’nün arifesinde Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda konuşan gazeteci Fatima Tlisova, 19. yüzyılda Çarlık Rusya’nın işlediği Çerkes soykırımı, Rus birliklerinin Çeçenya’da yaptıklarıyla ve şu anda Ukrayna’da “özel operasyon” kisvesi altında yaşananlar ile karşılaştırdı.

Tiflis Devlet Üniversitesi’nde profesör olan Merab Çuhua’ya göre, Çerkes soykırımını tanıyan ilk ülke Rusya olmalıydı. Çuhua, Çarlık Rusya’nın suçlarının modern Rus makamları tarafından kınanmamasını garip buluyor.

Sorumluluğu başkalarına yıkma girişimleri

90’lı yılların başında Çerkes soykırımı Kabardey-Balkarya ve Adige Cumhuriyetlerince tanındı. Şubat 1992’de, Kabardey-Balkarya SSC Yüksek Sovyeti, yurtdışındaki Çerkeslere çifte vatandaşlık verilmesi, rehabilitasyonları ve ülkelerine geri getirilmeleri için bir program geliştirilmesi, Çerkesler için sürgün edilmiş bir halk statüsü elde edilmesi ve 21 Mayıs’ın resmi tatil haline getirilmesi gerektiğini belirtti.

Daha sonra Rusya’nın ilk Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin, Kafkas Savaşı ( E.N. 1 ) olaylarının trajedisi ile ilgili yönetim tarafından uygun bir değerlendirmeye duyulan ihtiyacı kabul ettiği umut verici bir açıklama yaptı. Ancak 18 Mayıs 1994’te Kafkasya halklarına hitaben yaptığı konuşmada, soykırımın sorumluluğunu başka devletlere yıkmaya çalıştı.

Yeltsin “Kafkasya mücadelesinde Rus İmparatorluğu, İngiltere, Fransa, İran ve Türkiye’nin çıkarları çatıştı. Bütün bu devletler, dağ halklarının uzun süredir acı çeken kaderinden paylarına düşen sorumluluğu taşıyor.” dedi.

Yas etkinlikleri üç yıl boyunca yasaklandı – yetkililer bu sefer de Ukrayna’daki savaşa atıfta bulundu

Yeltsin zamanında soykırım konusu en azından cumhurbaşkanlığı düzeyinde tartışıldıysa da, mevcut yetkililer bu konuyu hiç gündeme getirmemeyi tercih ediyor. 2013 yılında Rusya’daki Çerkes örgütleri, Başkan Vladimir Putin de dahil olmak üzere Rus makamlarına halklarının soykırımını tanıma talebiyle başvurdu. Soçi’deki Olimpiyat Oyunlarının arifesinde, bu tür bir kamu performansı yetkililer tarafından bir demarche – karşı hamle olarak algılandı ve bu talebe cevap vermediler.

Bu sene de gelen yasağa rağmen, yas yürüyüşü Kabardey-Balkarya cumhuriyetinde gerçekleşti ve yaklaşık 500 kişi katıldı. Olaya müdahale etmeye çalışan polis ekipleri, katılımcılardan biri hakkında izinsiz eylem çağrısında bulunduğu gerekçesiyle idari protokol hazırladı. Mahkeme daha sonra usulsüzlük nedeniyle davayı polise iade etti.

Alıcının endişeleri

Ukraynalı siyaset bilimci Mikhail Savva, verdiği röportajda, Kiev’in Çerkes soykırımını ilk kez gündemine almadığına dikkat çekti. 2014 yılında Ukrayna “Radikal Parti” lideri Oleg Lyashko bu konunun tartışılmasını istemişti.

Savva’ya göre, hala hayatta olduğuna inandığı emperyal ideoloji nedeniyle Rusya’nın kendi tarihinin trajik sayfaları yüzleşmeye direniyor.

Savva ” Soykırımın tanınmasının en önemli etkisi politik ve diplomatik kazanımdır.
Rusya İmparatorluğu soykırım yaptıysa onun varisi Rusya Federasyonu’nu bu konuda suçlamak kolay. Az olasılıklı ama göz ardı edilemez maddi sonuçları olabilir. Mesela vatana geri dönüş hakkı veya maddi tazminat hakkı. ” diyor.

Çerkesler burada ‘Putin’in sarayını’ değil uğruna çok kan dökülen topraklar görüyorlar

Gürcistan’da faaliyet gösteren Rondeli Vakfı’nda (Tiflis) araştırmacı, tarihçi ve siyaset bilimci Alexander Kvakhadze, XIX. yüzyıldaki savaşın bir sonucu olarak Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’nın en çok etkilenen halkı olduğuna inanıyor. Ona göre, Çerkes nüfusunun yaşadığı modern cumhuriyetler – Kabardey-Balkarya, Karaçay-Çerkesya ve Adıgeya – geçmişin “küçük adaları” ve Moskova, Rusya’daki Çerkeslerin yurtdışından daha büyük, daha aktif bir Çerkes topluluğu tarafından destek bulabileceği gerçeğinden endişe duyuyor.

“Rusya için savaş sonucunda Çerkeslerin sürüldüğü Karadeniz bölgesinin sembolik bir anlamı var. Soçi Olimpiyatları’nın gerçekleştiği yer burasıydı, sözde “Putin’in Sarayı” burada inşa edildi. Çerkesler için burası çok fazla kanın döküldüğü topraklar, onu (sakince) göremiyorlar.” dedi.

Siyaset bilimci, Çerkes meselesini görmezden gelindiği ve Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu’na sürgün edilmesine dahil olan kişilerin gösterişli bir şekilde yüceltildiğini belirtiyor. Ve ona göre bu yaklaşım, Rusya’da Çerkes soykırımının tanınmasını mümkün kılmıyor.

E.N. 1 : ‘ Kafkas Savaşı ‘ tabiri, Rus resmi tarih söylemidir. Çerkes tarihçilerin belirttiği üzere 1763-1864 Rus-Çerkes isimlendirmesi doğru olandır.

E.N. 2 : ‘ Dağlılar ‘ tabiri dönemin Rus İmparatorluğu resmi yazışmalarında Çerkesler ve diğer Kuzey Kafkas halklarını küçümsemek için kullanılmıştır. Bu da Çerkes soykırımının ön şartlarından birisidir.

Kaynak : Кавказ.Реалии

Çeviri : Ğuaze

Son Makaleler

spot_imgspot_img

İlgili Makaleler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img