Rusya’da başlatılan ülke genel nüfus sayımı, bölünmüş Çerkes etnosunun sorunlarını tekrar gündeme getirdi.
Rusya’yı kapsayan anket tarzı sayımların arka planına karşı, Kuzey Kafkasya’nın farklı cumhuriyetlerinde yaşayan Kabardeyler, Abzehler, Şapsığlar ve diğer Çerkes alt etnik grupları, anket tarzı nufüs sayımında, “milliyeti” soru seçeneğine tüm alt etnik gruplar için tek bir isim belirtmek için bir girişimde bulundular.
Bunun – Çerkes- olarak kayıtlara geçmesi düşüncesiyle hareket ediliyor.
Böylece Çerkes aktivistler bölünmüş etnik grubun birleştirmesi sürecini başlatma niyetindeler.
Böylece, Ekim ayı başlarında, Kabardey-Balkar’ın sekiz kamu kuruluşunun liderleri, sosyal ağlarda Kabardeyler, Adigeyli ler ve Şapsığlar’a, bu yıl yapılacak olan tüm Rusya nüfus sayımı sırasında kendilerini Çerkes olarak kaydetme çağrısında bulunan belgeler ve videolar yayınladılar.
Nüfus sayımı 15 Ekim -14 Kasım aralığında gerçekleşecek.
Sosyal ağlar sayesinde bu girişim geniş bir kitleye ulaştı ve bölgesel seçkinleri ciddi şekilde endişelendirdi.
Seçkinler öncelikle Moskova’nın gazabına uğramamak için bulundukları konumlarla oldukça çelişkili beyanlarda bulunmakta hiç bir çekince görmediler.
Hauti Sokhrokov başkanlığında temsil edilen Dünya Çerkes Birliği (МЧА), halkın inisiyatifinin uygunluğunu sorguladı.
Her ne kadar dünyanın her yerinde yaşayan Çerkeslerin birleşmesi DÇB’nin ana görevi olsa da, Dünya Çerkes Birliği başkanı Hauti Sokhrokov, girişimin küçük Çerkes alt etnik gruplarının kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini öne sürerek girişimi kınadı.
Hatta Kabardey-Balkar’ın başkanı Kazbek Kokov, nüfus sayımına katıldığını ve vatandaşlık sütununa bir Kabardey olarak yazıldığını bile belirtti.
Ancak, KBR’nin Kamu Odası en radikal tepkiyi verdi ve birlik girişimini kışkırtıcı olarak nitelendirdi.
Ancak bu girişimin yeni olmadığı da belirtilmekte yarar vardır, uzun geçmişi olduğu bir gerçektir.
Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkanlığının ve ona yakın kamu kuruluşlarının böylesine açık bir endişesi, girişimin kendisiyle değil, Rusya liderliğinin Çerkeslere yönelik politikasıyla, geri dönüş ve geri dönüş meseleleriyle ilgili Çerkes meselelerini susturmayı amaçlayan politikasıyla bağlantılıdır.
Rusya Bilimler Akademisi Medeniyet ve Bölgesel Araştırmalar Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan tarihçi Naima Neflyasheva, Caucasus Times’a verdiği röportajda, Çerkeslerin tek etnik isim olan “Çerkes” adı altında nüfus sayımına katılmak gibi bir düşüncelerin bugüne ait olmadığını kaydetti.
“Çerkes olarak kaydedilme fikri, 2021’deki Tüm Rusya nüfus sayımıyla ilgili değil.
İlk olarak 1990’larda Çerkes uluslararası örgütlerinin belgelerinde formüle edilmiştir.
1990’ların başında Tüm Adıgeler kongresinin kararları, Koşhable konferansının bir kararı, DÇB’nin 2010’da aldığı bir kararı, Çerkeslerin adlandırılmasındaki bu parçalanmayı ortadan kaldırılmasının gerekli olduğunu makul bir şekilde belirten bir karar vardı,”
Naima Neflyasheva bunları hatırlatıyor ve şunları ekliyor: “Arşivde çalışan bir tarihçi olarak, Adigey özerklik aldığında (yani, Adıgey Özerk Bölgesi Kuban ve Maykop bölümlerinin köylerinden oluşturulduğunda) ilk olarak Adige-Çerkes olarak adlandırıldığını söyleyebilirim.”
“Ve uzun bir süre boyunca “Adige” kelimesi belgelerde hiç görünmüyordu. Sovyet döneminde Adıge Özerk Bölgesi’ndeki ilk gazeteye “Çerkesskaya Pravda” adı verildi. Adıge adına ilk olarak 1925 yılında kaynaklarda rastlanmaktadır “
Çerkeslerin tek bir isim altında birleşmesi fikrinin mevcut savunucularından biri olan Çerkes aktivist Şamsudin Neğuç, Caucasus Times ile yaptığı röportajda, yetkililerin bu girişimle ilgili aldıkları pozisyonun hatalı ve ileri görüşlülükle bağdaşmadığını kaydetti.
“Bu eylemin son derece olumlu bir çağrışımı var. Çağrılarda olumsuz bir söylem ve intikam yok. 21. yüzyılda yaşıyoruz ve kan dökülmesinin sorunları çözmediğini çok iyi anlıyoruz! Ama aynı zamanda tek bir öz isim, tek bir kültür, tek bir dil, alfabe ve edebi dil hakkına sahip olduğumuzu da beyan ederiz. Hükümetimizin halkımızın istek ve taleplerini dikkate alması gerekiyor. Ne de olsa yetkililer bize doğru ne kadar çok adım atarsa o kadar olumlu olur ve yetkililerle ve kendi ülkemizle ilgili bir gündemimiz olur” şeklinde konuştu.
Çerkes aktivistlere göre, yetkililerin ve yetkililere yakın kamu kuruluşlarının tepkisi, bu girişime tamamen yeni bir siyasi ivme kazandırdı.
Maykop’ta Çerkes halk figürü Şamsudin Neğuç, yetkililerin bu girişime tepkisinin ne kadar saçma olduğunu şu sözlerle ifade ediyor.
“Ben Adıge Cumhuriyeti’nin bir sakiniyim ve Sokhrokov’un mantığına göre Adıgeyli olarak kayıtlı olmam gerekiyor. Ama akrabalarım Tuapse yakınlarında yaşıyor ve kendi mantığına göre Şapsug olarak kaydolmaları gerekiyor. Ama akrabalarım yine Ürdün ve Türkiye’de yaşıyor, kendilerini Çerkes olarak ifade ediyorlar. Gerçek şu ki ben de Şapsığım ama Adıge Cumhuriyeti’nde ikamet ediyorum. Onların mantığına göre buradaysam Adigeyliyim ama Şapsığ tarafına geçersem Şapsığım.
Onların mantığına devam etmek istiyorum. Kabardeylerin Kabardintsı ve Şapsığların- Shapsug olarak kaydolmaları gerekiyorsa, geri kalan Çerkes alt-etnolarının bu hakları neden ihlal ediliyor? Temırguey, Besleney ve diğerleri? Adigey Cumhuriyeti’nde ikamet edenler neden Adigeyli olarak kayıtlı olmalıdır? Adigey’de olmasına rağmen, tüm alt etnik Çerkes gruplarının temsilcileri yaşıyor! ” şeklinde konuştu.
Çerkes aktivist Aida Gerg, Rus nüfus sayımının, Rus liderliğinin ulusal azınlıkların hak ve özgürlüklerine karşı tutumunun sorununu ortaya çıkardığına inanıyor.
“Kremlin’in bakış açısına göre, Çerkeslerin artan öz farkındalığı, federal merkez ve yerel ajanlar tarafından yürütüldüğü biçimde komplo teorileryle doludur. Devlet politika anlayışları bunlarla doludur.”
Aida Gerg, yarın Kremlin, Çerkeslerin kendilerine Papualı demesi gerektiğini söylerse, DÇB’nin büyük bir içtenlikle Çerkeslerin Papualı olduğunu söyleyecektir” dedi.
Sokhrokov’un son dönem röportajı konusunda , Aida Gerg’in ısrar ediyor, kendisinin başkanlığını yaptığı Dünya Çerkes Birliği’nin tüzüğünde paragraf 1-1’de yer alan madde doğrudan Çerkes halkının birliğinden bahsediyor.
Kabardey Kongresi kamu kuruluşu başkanı Aslan Beshto, Caucasus Times’den bir gazeteciyle yaptığı konuşmada, her vatandaşın kendi uyruğunu bağımsız olarak belirtme hakkına ve DÇB liderlerinin ve Kamu Odası’nın argümanlarına dikkat çekti.
Kamu kuruluşlarının girişimine karşı çıkmak KBC ve Rusya Anayasası’nın 26. maddesiyle çelişiyor
Aslan Beshto’ya göre, KBC liderliğinin Çerkeslerin sivil inisiyatifine karşı olan konumu, yalnızca seçkinlerin oportünist çıkarları tarafından koşullandırılmamakta olduğuna vurgu yapıyor.
“ Şu soru özellikle çok önemlidir onlara hizmet eden bölgesel makamlar ve kamu kuruluşları neden genel Çerkes girişimine bu kadar sert tepki veriyor? Çünkü yerel yetkililerin ezici çoğunluğunun geçim kaynağı yetkilerdir.
Bu nedenle, cumhuriyette statükoyu korumak için çabalıyorlar ve onlara göre, halkın kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi, bölgesel yetkililerin iyi beslenme kanallarını kaybetmesi için risk taşıyor ”dedi.
Çerkes sorunsalının köklerinin, Çarlık Rusya’sının Kafkasya’da uzun bir süre (1763-1864) yürüttüğü sömürge savaşının değerlendirilmesinde yattığını hatırlayalım. Ardından Batı Kafkasya’nın yerli halkları (Ubıhlar, Abzehler, Besleneyler, Kabardeyler, Şapsığlar, ve düzinelerce başka grup) zorla bölündü. Çerkeslerin önemli bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu’na sürüldü. Savaşın etnik grubun gen havuzu üzerinde son derece olumsuz bir etkisi oldu.
Çağdaş Çerkes meseleleri, bu trajik olayların yorumlanmasıyla “büyümektedir”. Rus tarihçiliği, Kafkas savaşını bir sömürge savaşı olarak yorumluyor ve soykırım gerçeğini kategorik olarak reddediyor.
Çerkesler ise Rus-Kafkas Savaşı sırasında Çerkeslerin kitlesel olarak yok edilmesini ve Osmanlı İmparatorluğu’na zorla sürülmesini bir soykırım eylemi olarak yorumlamaktadır.
Kaynak : Caucasus Times / Sergey Zharkov
Çeviri : Ğuaze